Kamerî Takvim Kaç Ay? Ay Işığında Zamanı Arayanların Hikâyesi
Bazı sorular vardır, cevabını bilsek bile sormaktan vazgeçmeyiz. Çünkü o soruların ardında, bir bilgi değil, bir anlam arayışı gizlidir. “Kamerî takvim kaç ay?” sorusu da bana hep böyle gelmiştir. Bugün size bu sorunun cevabını sadece rakamlarla değil, bir hikâyeyle anlatmak istiyorum — ay ışığıyla örülü, zamanı hissetmeye çalışan iki insanın hikâyesiyle.
Bir köyde, yıldızların hâlâ görünür olduğu, gecelerin sessizliğinde düşüncelerin yankılandığı bir yerde, Selim ve Zehra yaşardı. Selim, analitik zekâsıyla bilinen bir öğretmendi; hesap yapmayı, düzeni, planı severdi. Zehra ise köyün hikâye anlatıcısıydı; insanları dinler, duyguların dillerini çözmeyi bilirdi.
Bir akşam, ayın hilal hâlinde gökyüzüne incecik uzandığı o vakitte Zehra sordu:
“Selim, sence zaman nedir?”
Selim gülümsedi. “Zaman bir düzendir Zehra. Kamerî takvim mesela, 12 aydan oluşur. Her ay 29 ya da 30 gün. Toplamda 354 ya da 355 gün eder. Matematik gibi net.”
Zehra başını salladı, “Ama ben ayları saymıyorum,” dedi, “Ben her dolunayda duygularımı yeniden yazıyorum.”
Ayın Işığıyla Yazılmış Takvim
Kamerî takvim, Ay’ın hareketine göre şekillenen bir sistemdir. Her yeni ay, hilalin gökyüzünde ilk kez görünmesiyle başlar. Bu takvimde 12 kameri ay vardır ve her biri, ayın evreleriyle belirlenir.
Her ay 29 veya 30 gün çeker.
Toplamda yıl 354 ya da 355 gün sürer.
Güneş yılına göre yaklaşık 11 gün kısadır.
Selim bunu defterine yazarken, Zehra gözlerini gökyüzüne dikti. “Yani,” dedi, “her yıl, aylar biraz kayıyor… tıpkı duygular gibi. Aynı kalmıyor, biraz erken geliyor, bazen geç kalıyor.”
Selim düşündü. Belki de bu yüzden, Ramazan bazen yazın sıcağına, bazen kışın sessizliğine denk geliyordu. Kamerî takvim, zamanı sabitlemek yerine hissetmeye çağırıyordu.
Zamanı Sayanlar ve Hissedenler
Bir gün Selim köy meydanında çocuklara ders verirken sordu:
“Çocuklar, kamerî takvim kaç aydır?”
Hepsi bir ağızdan bağırdı: “On iki ay!”
Selim memnuniyetle gülümsedi ama Zehra araya girdi:
“Evet, on iki ay… ama her ay bir duygu. Receb sabır, Şaban umut, Ramazan arınma. Zilhicce hac yolculuğu, Muharrem hüzün. Sayıların ardında hikâyeler var, Selim.”
O an Selim fark etti: Zamanı ölçmekle anlamak farklı şeylerdi. Erkeklerin çoğu gibi o da çözüm odaklıydı, düzen arıyordu. Zehra ise ilişkilere ve hislere odaklanıyordu, zamanı insan hikâyeleriyle anlamlandırıyordu.
İki bakış da doğruydu; çünkü biri zamanı ölçüyordu, diğeri zamanı yaşıyordu.
Gecenin Öğrettiği
O gece, dolunay köyü gümüşe boyarken Selim sessizce defterini kapattı.
“Zehra,” dedi, “Belki de kamerî takvim sadece 12 ay değil, 12 duraklı bir yolculuktur. Her ay bir duraktır; biri hesapla, biri kalple ölçülür.”
Zehra gülümsedi. “Ve her durakta biraz daha insan olunur.”
İşte o an, Selim için “kamerî takvim kaç ay?” sorusu bir denklem olmaktan çıktı. 12 ayın her biri, insanın kendi iç dünyasında dolaştığı bir ayna hâline geldi. Çünkü Ay, ne kadar uzak olursa olsun, her evresinde bize kendi halimizi yansıtırdı.
Köyden Dünyaya: Evrensel Bir Zaman Dili
Kamerî takvim, sadece bir toplumun değil, dünyanın ortak mirasıdır. Çin, Hindistan, Arap yarımadası, Afrika… Tüm bu coğrafyalar Ay’ın ritmine göre yaşadı. Çünkü Güneş zamanı ölçer, ama Ay zamanı hissettirir.
Selim bir gün Zehra’ya dedi ki:
“Güneş takvimi insanın dışına, kamerî takvim insanın içine işler.”
Zehra gülerek karşılık verdi: “Demek ki zamanın iki yüzü var; biri hesap, biri his.”
Bu söz, köyde dilden dile dolaştı. Çünkü insanlar fark etti ki, herkesin içinde bir takvim çalışıyordu. Kiminde günleriyle, kiminde duygularıyla.
Geleceğe Bırakılan Işık
Yıllar geçti. Selim ve Zehra yaşlandı, ama her dolunayda buluşmayı sürdürdüler. Selim hâlâ hesap yapar, Zehra hâlâ hikâye anlatırdı.
Bir gece Zehra, ayın en parlak hâlinde elini gökyüzüne uzattı:
“Bak Selim,” dedi, “Ay yine doğdu. Kamerî yıl bitti, yenisi başladı. Belki biz gideceğiz ama Ay dönmeye devam edecek. Her döngü, yeni bir hikâye demek.”
Selim başını salladı, gözleri doldu. “Demek ki kamerî takvim kaç ay değil, kaç anlam saklıyor, mesele buymuş.”
Okuyucuya Düşen
Belki sen de kendi hayatında “kamerî aylar” yaşıyorsun: bazen ışıksız geceler, bazen dolunay gibi parlayan günler…
Belki senin de bir Zehra’n ya da bir Selim’in vardır; biri aklın, biri kalbin sesi.
Kamerî takvim bize şunu hatırlatır: Zaman geçer, ama anlam kalır.
Senin ayın hangi evrede?
Yorumlarda anlat, birlikte bakalım hangi ayda parlıyoruz.