Sürüyü Gütmek Ne Demek? Öğrenmenin Özgürleştirici Gücü Üzerine Pedagojik Bir İnceleme
Bir eğitimci olarak her zaman şuna inanırım: öğrenme, yalnızca bilgi edinme süreci değil; aynı zamanda bireyin özgürleşme, düşünme ve anlam kurma yolculuğudur. Fakat eğitim tarihinde, zaman zaman bu yolculuğun yönü tersine çevrilmiş; öğrenme, sorgulamanın değil, itaatin aracı hâline gelmiştir. İşte tam da bu noktada, “Sürüyü gütmek ne demek?” sorusu, pedagojik bir metafor olarak karşımıza çıkar. Bu kavram, sadece bir davranışı değil, bir eğitim anlayışını da simgeler.
Sürüyü gütmek, görünürde bir düzenin ifadesi gibi dursa da, özünde bireyselliğin, eleştirel düşünmenin ve özgünlüğün bastırılmasını temsil eder. Bu yazıda, bu ifadeyi öğrenme teorileri, pedagojik yöntemler ve toplumsal etkiler çerçevesinde inceleyerek, eğitimde “sürü” olgusunun ötesine geçmenin yollarını arayacağız.
Davranışçı Eğitim ve “Sürü Etkisi”
Eğitim tarihinin erken dönemlerinde egemen olan davranışçı yaklaşım, öğrenciyi bir “tepkiler bütünü” olarak görür. Öğretmen, sürünün çobanı gibi davranır; ödül ve ceza mekanizmalarıyla bireyleri yönlendirir. Bu yaklaşımın temelinde, “doğru davranış”ın dışsal kontrolle sağlanabileceği inancı yatar. Ancak bu model, düşünmeyi değil, uyumu öğretir.
Bir sınıfı “sürü” olarak görmek, öğrencilerin tek bir yönde ilerlemesini sağlamak gibi görünse de, pedagojik açıdan bu, yaratıcılığın ve merakın kaybolması anlamına gelir. Paulo Freire’nin “bankacı eğitim modeli” eleştirisinde vurguladığı gibi, bilgi aktarılmaz; bilgi inşa edilir. “Sürüyü gütmek” ise bilgi aktarımının mekanikleştiği, öğrenmenin toplumsal ve bireysel bağlamdan koparıldığı bir süreci temsil eder.
Yapılandırmacı Pedagoji: Sürüden Ayrılan Birey
Eğitimde özgürleşmenin yolu, bireyi kendi öğrenme sürecinin öznesi hâline getirmektir. Yapılandırmacı öğrenme teorisi, bireyin bilgiyi pasif biçimde almadığını, deneyimleriyle yeniden şekillendirdiğini savunur. Bu noktada, “sürüyü gütmek” yerine “yolu birlikte yürümek” esastır.
Bir öğretmen, öğrenciyi yöneten değil, ona rehberlik eden kişidir. Bireyin kendi sorularını oluşturmasına, hatalarından öğrenmesine, farklı düşünceleriyle topluluğa katkı sunmasına fırsat verildiğinde, eğitim artık bir “gütme” değil, bir “keşif” süreci olur.
Soru sormak, sürüden ayrılmanın ilk adımıdır. Çünkü her soru, mevcut düzeni sarsar, ezberi bozar. Peki, biz öğrencilerimize soru sormayı mı öğretiyoruz, yoksa doğru cevapları ezberlemeyi mi?
Sosyal Öğrenme ve Topluluk Dinamikleri
İnsan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Bu yüzden öğrenme de sosyal bir süreçtir. Albert Bandura’nın sosyal öğrenme kuramı, gözlem, model alma ve etkileşimle öğrenmenin önemini vurgular. Ancak bu kuramın sağlıklı işlemesi için, bireylerin aktif katılımcı olmaları gerekir.
“Sürüyü gütmek” metaforu, burada olumsuz bir sosyal yapı olarak karşımıza çıkar. Çünkü bu yapı, bireyin topluluk içindeki kimliğini pasifize eder. Oysa gerçek öğrenme toplulukları, katılımı, eleştiriyi ve etkileşimi teşvik eder.
Bir sınıfta herkes aynı düşünüyorsa, orada öğrenmeden çok, uyum vardır. Eğitim, uyumu değil, çeşitliliği beslediğinde gelişir.
Pedagojik Özgürlük: Gütmek Yerine Rehberlik Etmek
Bir eğitimcinin görevi, sürüyü gütmek değil, bireyi düşünmeye davet etmektir. Pedagojik özgürlük, öğrencinin kendi kararlarını verebilmesini, hatalarıyla öğrenmesini ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmesini kapsar.
Bu özgürlük, sadece öğrenciyi değil, öğretmeni de dönüştürür. Çünkü öğretmen de öğrenen bir varlıktır. Freire’nin dediği gibi: “Kimse kimseyi eğitmez, insanlar birlikte öğrenir.” Eğitimde gerçek rehberlik, bu ortak öğrenme alanında ortaya çıkar.
Sonuç: Sürüyü Değil, Fikri Yönlendirmek
“Sürüyü gütmek ne demek?” sorusu, aslında “Eğitimde özgürlük ne kadar mümkün?” sorusunun bir yansımasıdır. Gerçek eğitim, bireylerin tek tip düşünmesini değil, kendi yollarını bulmalarını destekler.
Bir öğretmen, öğrencilerini sürü olarak değil, birer düşünce yolcusu olarak gördüğünde, eğitim yeniden anlam kazanır. Çünkü öğrenme, bir yönetme biçimi değil, bir birlikte anlam üretme sürecidir.
Son bir soru bırakalım:
Bugün sınıflarımızda gerçekten öğretiyor muyuz, yoksa yalnızca yönlendiriyor muyuz?
Belki de artık sürüyü gütmeyi bırakıp, birlikte düşünmenin yolunu bulma zamanı gelmiştir.
Türk Dil Kurumu kaynaklarına göre davar gütmek ne demek diye araştırma yapıyorsanız davar gütmek, sürüyü otlatmak anlamına geliyor. Sürüyü koruma, kollama ve gerektiğinde süt sağma görevlerini üstlenen çobanlar, davar veya koyun gütme işini yerine getiriyor. Gütme, bireysel hayvanları bir grup ( sürü ) halinde bir araya getirme, grubu sürdürme ve grubu bir yerden bir yere taşıma eylemidir – veya bunların herhangi bir kombinasyonudur.
Çolak!
Teşekkür ederim, katkınız yazının ifade gücünü güçlendirdi.
Gütme, bireysel hayvanları bir grup ( sürü ) halinde bir araya getirme, grubu sürdürme ve grubu bir yerden bir yere taşıma eylemidir – veya bunların herhangi bir kombinasyonudur. Gütme, hayvanların vahşi doğada sürüler oluşturma sürecini veya belirli bir amaç için insan müdahalesiyle sürüler oluşturmayı ifade edebilir. 1. (Bir veya birçok hayvanı) Önüne katıp sürmek ve otlatmak : “Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli.
Ayaz! Önerilerinizin hepsine katılmıyorum ama çok değerliydi, teşekkürler.
Tezek kelimesinin kökeni Eski Türkçeye dayanmaktadır. Eski Türkçe sözcük yapısı muğlaktır, ancak “hayvan dışkısı” anlamında kullanılan ters sözcüğü ile ilgili olabileceği belirtilmiştir. Uyuşuk davranan, miskin, aptal, mıymıntı, sünepe, pısırık kimse . Sümsük ne anlama gelir? – Aradığınız cevap YaCevap’ta – Yandex Yandex yacevap diger sumsuk-ne-anl… Yandex yacevap diger sumsuk-ne-anl…
Yörük! Yorumlarınızın bazıları bana uzak gelse de teşekkür ederim.
en temel tabiriyle hayvan otlatmak tır. koyunları sevk ve idare ederek otlatmak. türk sosyal ve siyasi hayatının olmazsa olmaz kriteridir. koyun gütmemiş adam, askere gitmemiş adam gibidir, öğrenim hayatında bir eksiklik vardır, allame-i cihan olsa, adam yerine koyulmaz.
Hatice!
Katkınız sayesinde metin daha net bir hâl aldı.